Sitem hakkinda

Bu sitede diger sitelerden sectigim yada gazetelerden buldugum ve sizlerle paylasmak istedigim yazi,siir,resim vs seyleri bulacaksiniz.Umarim begenirsiniz.

Okuduklarim


Barış Pehlivan , Barış Terkoğlu
Metastaz

Dinlediklerim

Seyrettigim filmler

MISAFIR DEFTERI

Samstag, 9. April 2005

1

Sokak aralarında kayboldu gençliğim
Alanlar aldıklarını yerine koymadı
Sensiz geçen iki gecem
Sensizliğim kadar koymadı
Kimleri yedi bu yürek
Kimleri yedi de
Bir sana doymadı...

Ceyhun YILMAZ

Ben Sana Yanarken

Gözlerine bakarken umurumda değil mevsimler
Gülüşün hep deniz kenarı bana
Sen bir adım attığında göreceksin
Elinde balonlarla bekleyen o adam benim
Aldığım en derin nefessin sen
Dudaklarının dudaklarımdaki işgali hala yüreğimde
Nefes alıyorum ama hala bulamadım seni

'ben sana yanarken şimdi...sen kim bilir nerede
üşüyorsun'


Ceyhun YILMAZ

Donnerstag, 7. April 2005

YARIN KIMSEYE VAAD EDILMEMISTIR

--------------------------------------------------------------------------------

Once evlendigimizde hayatin daha iyi olacagina inandiririz kendimizi.
Evlendikten sonra, bir cocugumuz dogduktan hatta ardindan bir tane daha olduktan sonra hayatin daha iyi olacagina inandiririz kendimizi.

Sonra cocuklar yeterince buyuk olmadiklari icin kizar, onlar buyuyunce daha mutlu olacagimiza inaniriz.
Bundan sonra, ergenlik donemlerinde cocuklarla ugrasmamiz gerektigi icin ofkeleniriz.

Kendimize, cocuklarimiz bu donemden cikinca daha mutlu olacagimizi, yeni bir araba alinca, guzel bir tatile cikinca, emekli olunca, yasantimizin dort dortluk olacagini soyleriz.

Gercek ise su andan daha iyi bir zaman olmadigidir.
Eger simdi degil ise ne zaman?... Hayatiniz her zaman mucadelelerle dolu olacaktir. En iyisi bunu kabul edip her ne olursa olsun mutlu olmaya karar vermektir.

En sevdigim sozlerden biri Alfred D. Souza ya aittir.

Der ki
Uzun zamandan beridir hayatin -gercek hayatin- baslamak uzere oldugu izlenimine kapilmistim.
Fakat her zaman yolumun uzerinde bir engel, oncelikle erisilmesi gereken birsey, bitmemis bir is, hizmet edilecek zaman, odenecek bir borc oldu.

Sonra hayat

baslayacakti.Sonunda anladim ki bu engeller benim hayatimdi.
Bu gorus acisi, mutluluga giden bir yol olmadigini gosterdi.
Mutluluk yoldur, oyleyse sahip oldugunuz her anin kiymetini bilin ve mutlulugu, vaktinizi harcayacak kadar ozel biriyle paylastiginiz icin, ona daha fazla deger verin.Unutmayin, zaman hic kimse icin beklemez.


Oyleyse


Okulu bitirene kadar,
100 milyar kazanana kadar,
Cocuklariniz olana kadar,
Cocuklariniz evden ayrilana kadar,

Ise baslayana kadar,
Evlenene kadar,
Cuma gecesine kadar,
Pazar sabahina kadar,

Yeni bir araba, ya da ev alana kadar,
Borclari odeyene kadar,
Ilkbahara kadar,
Yaza kadar,
Sonbahara kadar,
Kisa kadar,

Maas gunune kadar,
Sarkiniz soylenene kadar,
Emekli olana kadar,

Olene kadar.....


MUTLU OLMAK ICIN ICINDE BULUNDUGUNUZ AN DAN
DAHA IYI BIR ZAMAN OLDUGUNA KARAR VERMEK ICIN BEKLEMEKTEN VAZGECIN.

MUTLULUK BIR VARIS DEGIL, BIR YOLCULUKTUR.
PEK COKLARI MUTLULUGU INSANDAN DAHA YUKSEKTE ARARLAR,
BAZILARI DA DAHA ALCAKTA.
OYSA MUTLULUK INSANIN BOYU HIZASINDADIR.


Unutmayin YARIN KIMSEYE VAAD EDILMEMISTIR

*****************

MURATHAN MUNGAN

Demokrasi isteyemez olduk

Cuma günü Washington'da Mısır'ın önde gelen demokrasi ve insan hakları savunucusu Prof. Sadedin İbrahim bir konferans verdi ve neden Hüsnü Mübarek'in karşısına cumhurbaşkanı adayı olarak çıktığını anlattı. İlk soru solcu bir Amerikalı gazeteciden geldi: "Sizin yaptıklarınız neo-conların (yeni muhafazakârlar) politikalarıyla örtüşmüyor mu?" ABD'nin Irak'ı işgaline hep karşı çıkmış olan Prof. İbrahim'in cevabı epey öfkeliydi: "Ne yani neo-conlar istiyor diye demokrasi talebinden vaz mı geçeyim!"

Bu sahne aklıma ABD'nin Ankara Büyükelçisi Eric Edelman'la tek karşılaşmamı getirdi. Kendisine "Sizin yüzünüzden İslam dünyasında demokrasi isteyemez olduk" demiş, onun "Neden?" sorusuna da "Çünkü siz de demokrasi istiyorsunuz" cevabını vermiştim.

Edelman da bana "Galiba siz Amerikan karşıtısınız" demişti.


Rusen Cakir (sabah )
Veba ile kolera arasındaki İslam dünyası.adli yazidan alinti (06/04/2005)

Dienstag, 5. April 2005

ANLA BE GÜZELİM…

Bir ceylan yüreği beklemekteydim,
Onun için böyle durgunum işte!
Yüzüne söylemek ayıp olmaz mı?
Anla be güzelim vurgunum işte!

Yüreğimi okşar aşkın yalımı,
Bir sevda rüzgarı büker dalımı,
Her gece kaç yokuş bekler yolumu,
Çıktığım her sabah yorgunum işte!

Senin o sihirli gözüne değil,
Ruhumu mest eden yüzüne değil,
Hele alıştığım nazına değil,
Şu deli gönlüme dargınım işte!

Bestami Yazgan

Mittwoch, 30. März 2005

Senden konusuyoruz

Aksam ruzgari
Yesil gözlerinde ucuyor
salkim sögüdün
Yukarida ciril ciplak bir ay
Cok sükür cok sükür
Böyle bir gecede yanliz degilim.
Sarap ,ay ,rüzgar ve salkim sögüt
Senden konusuyoruz

Ergün Yaldiz

Dienstag, 29. März 2005

Kadın

Yosunlar tutmuş kaldırımın kenarı
Artık yeter diyor sana kadın
Yıllar yılı çiğnedin durdun
Beklediğine değdi mi kadın

Sevda rüzgarında kırılmış dalın
Umutların terk etmiş seni kadın
Yarını öylesine gömmüşsün mazine
Veda mektubuydu sanki ilk aşkın

Yeşil elbisene gül takma solar
Bakarsın kara bahtın bir anda dolar
Ela gözlerine kim baksa donar
Üzüntü ellerine çöktü mü kadın

Söz – Müzik: Ali Osman Erbaşı

Bir Fırtına Tuttu Bizi

Bir fırtına tuttu bizi deryaya kardı
O bizim kavuşmalarımız a yarim mahşere kaldı

Yeni cezve yeni cezve kaynar kaynamaz oldu
O benim nazlı yarimin dilleri söyler söylemez oldu

Yeni cezve yeni cezve kaynıyor ocakta
Kasatura belimizde a yarim martinimiz kucakta

Mapsanede yata yata yanlarım çürüdü
Pencereden baka baka a yarim ela da gözler süzüldü

Anonim Selanik türküsü

Freitag, 25. März 2005

İşte devrimcilik budur."

"Kitaplardan türlü çeşitli devrim alıntıları yaparsın. Bu alıntıları karşı karşıya getirir, yıllarca ve yıllarca tartışırsın.

Sonra bir alıntıda karar kılarsın. Ve sonra döner, kitaplara yine bakarsın.

Ama yaptığın alıntı yoktur.
Kimse söylememiştir.
Sen uydurmuşsundur.

İşte devrimcilik budur."


ancak kısacık ve küçücük mutlulukları olabilir sıradan ve sahici insanların, bunu farketmezler bile ve bunu yalnızca şairler farkedebilir belki.

kısacık ve küçücük mutlulukları, sıradan ve sahici insanların, ancak şiire dökülebilir, şiir olabilir, başka türlü anlatılamaz. kısacık ve küçücük mutlulukları, sıradan ve sahici insanların, ömre bedel olur.

bu bedeli hiçbir sıradışı varsıl ödeyemez; parası pulu yetmez. upuzun ve kocaman ve umutsuz mutlulukları yetmez, zira herşeyleri olan varsılların, umuda ihtiyaçları yoktur. öyleyse herşeyleri vardır varsılların yalnızca umutları yoktur.

oysa hiç bir şeyleri yoktur sıradan ve sahici insanların, ancak kısacık ve küçücük mutlulukları olabilir ve upuzun ve kocaman umutları.

bunu ancak feylezoflar bilir. sakallı marx buna devrim demiştir.

sıradan ve sahici milyonlarca insan, bunu farkettikleri zaman, umutları devinir, devrim olur...


Melih Pekdemir

Donnerstag, 24. März 2005

Hayatın çırakları

Merakla beklenen "Çırak" programı başladı.
Patronun gözüne girip 15 milyar maaşlı koltuğu kapabilmek için kıyasıya yarışan 16 genç, kan ter içinde bir hayat kavgası veriyor.
Dayanışmaya çalışsalar da oyunun kuralı belli:
Başarısızlığın bedelini arkadaşlarından birine ödetecekler.
Başarısız bulunan, milyonlar önünde "Sende liderlik vasfı yok" azarını işitecek...
"Seninle çalışmak istemiyorum" kararını bekleyecek.
Bavulu toplayıp büyük kapıdan yüz geri dönecek ve lüks bir arabanın arka koltuğunda hayallere veda edecek.
Yerlerinde olmak istemezdim doğrusu...
* * *
Geçenlerde gençlerle hayat üzerine sohbet ederken, kendi işini yönettiğini konuşmasıyla belli eden iyi giyimli biri söz istedi:
"Siz hiç bizim gibi hayat kavgası vermediniz ki" dedi.
Düşündüm.
"Doğru" dedim, "Bizim, hiçbir zaman kendimize ait bir hayatımız olmadı ki..."
Biz gençken hayatımız, ya örgütündü ya devletin ya partinin ya sınıfın ya davanın ya tarikatın...
O gizli örgütler, meçhul davalar, bizden habersiz sınıflar için ölmeye hazırdık.
"Kavgamız" kendimiz için değil, onlar içindi.
Onları kurtarabilirsek, biz de kurtulacaktık.
Başaramazsak, enkazın altında kalacaktık.
Mükemmel bir düşün peşinde ve umut içinde kendimizden vazgeçmiş, kol kola girmiş, yürüyüşe geçmiştik.
Durdurdular.
* * *
Dava bitti.
Örgüt feshedildi, parti kapatıldı, tarikat dağıtıldı.
Yeni gelenlere siyaset yasaklandı. Kazanan sınıf, yenilenlere sınıfsız bir kitle olduğumuzu anlattı.
Yaşamın patenti partiden, örgütten, cemaatten alınıp gençlere iade edildi.
Artık onların da bir hayatı vardı.
Lakin ağırdı hayat; tek başına kaldırılamayacak kadar ağır...
Biz bunu hissetmemiştik; çünkü yalnız değildik. Bir idealin peşinde kol kola girince, omuz omuza verince, dayanışma türküleri söyleyince daha kolay kalkıyordu dünyanın yükü...
"Sürü" dağıtılıp "Bundan böyle her koyun kendi bacağından asılacak" denilince dünya, olanca ağırlığıyla gençlerin sırtına bindi.
"Hayat kavgası" ağır geldi.
* * *
Şimdi "Hayatın çırakları" patron karşısında yapayalnız...
Koltuk az; oraya oturmanın yolu, diğerlerini elemekten geçiyor.
Kimsenin aklına koltuk sayısını artırmak gelmiyor; çünkü o, siyasetin konusuna giriyor.
Tek yapılabilecek şey, koltuk için sırt sırta acımasızca savaştığın arkadaşını kötülemek, onun elenmesi için başarısızlığını ihbar etmek ve arkasından timsah gözyaşları dökmek...
Başarının, ayakta kalmanın yegâne yolu bu...
Mutluluk, hep birlikte hazırlanan bir şölen sofrası değil artık; ancak bir başkasınınkinden koparılarak ulaşılabilen bir ekmek...
Ve "dava"nın adı; para...
Biz, hiç böyle bir hayat kavgası vermedik.
Çırakların savaşını hayretler içinde izlememiz biraz da ondan...

can.dundar@e-kolay.net

Mittwoch, 23. März 2005

...

"düsüncemizin katlanmasi mi gerek zalim kaderin yumruklarina, oklarina?

yoksa diretip bela denizlerine "dur, yeter" demesi mi?
ölmek..uyumak sadece..

düsünün ki yalniz uyumakla gecebilir acilari yuregin, cektigi bütün kahirlar insanoglunun..

uyumak?..

ama düs görebilirsin uykuda.. o kötü...

Düsünün ki siyrildigimiz zaman yasamak kaygisindan; ne düsler görebilir insan..

düsünmeli bunu.."

hamlet / shakespeare

En Güzel

Bu müze var ya bu müze
Seninle gezerken güzel
Kimseler yoksa salonda
Seni öpmek en güzel
Bu rakı var ya bu rakı
Seninle içerken güzel
Kimler olursa olsun varsın
Rakili ağzından öpmek en güzel
İşte bu dünya var ya bu dünya
Seninle yaşarken güzel
Sen varsın ya sen
Ancak benimleysen güzel


Aziz Nesin

SEVGİ KUŞUN KANADINDA

Ölüm denizin kıyısında anacığım
Ölüm göğün yüzünde
Ölüm yerin dibinde
Ölüm soluk alışında
Ölüm Başucunda

Sevgi gözümün kökünde yavrucuğum
Sevgi kuşun kanadında
Sevgi ne göğün yüzünde
Sevgi ne yerin dibinde
Sevgi başucunda

Söz: Ahmet Çahacı

Montag, 21. März 2005

ADINA YAKTIĞIM TÜRKÜLER

Ne söyler bu türküler
Ay karanlık gecelerde yüzen gemiler
Sevilip sevdikten sonra
İnsan böyle yalnız mı kalır
Bahtına hatırlamak mı düşer

Ne söyler bu türküler
Bomboş ovalardan geçen trenler
Bir kere Menemen'den
Kolları kelepçeli bir adamla
Bir cardarma oturdular yanıma
Manisa'da indiler

Küçüktün annem söyledi
"Atımın adı Dilber'dir"
"İskender Bey dayımdır"
Büyüdüm neden sonra anladım
Has bahçede kör sarmaşık
Karışık güller arasına

Ben şahin değilim
Yükseklerde uçamam tek başıma
Serçe kuşu değilim
İnemem nar dalından
Pınar başına

Pencerem denize karşıdır
Oturur düşünürüm bazı günler
Seni beni mahzun eden bu haller geçer
Gün gelir herkes gibi ben de ölürüm
Bu aşk yürekten yüreğe yeniler
Bir gün ağızdan ağıza dolaşır
Adına yaktığım türküler

Necati CUMALI

Dienstag, 15. März 2005

Düşün.....

Kim üzebilir seni senden başka?
Kim doldurabilir içindeki boşluğu sen istemezsen?
Kim mutlu edebilir seni, sen hazır değilsen?
Kim yıkar, yıpratır seni sen izin vermezsen?
Kim sever seni, sen kendini sevmezsen?
Herşey sende başlar, sende biter...

Yeter ki yürekli ol, Tükenme, tüketme, tükettirme
içindeki yaşama sevgisini...

Hep hatırla: " Çaresizseniz, Çare SIZSINIZ...."

Çinli filozof Chang Ying Yue'dan;

"Her kim gün boyunca bir arı kadar aktif, bir boğa kadar güçlü, bir at kadar çalışkan olduğu halde, akşam olunca, bir köpek kadar bitkin ise bir veterinere görünmelidir.

Çünkü, bir eşek olması, kuvvetle muhtemeldir!"

Aziz Nesin
Bam teli
Can Dündar
CUMOK
Enver gökce
Enver Karagöz
Fikri Sönmez
Gülten Akin
Karamizah
Laz Kapital
Melih Pekdemir
Nazım Hikmet
Ofli hoca
Oguz Aral
Oguzhan Muftuoglu
Okuma kösesi
... weitere
Profil
Abmelden
Weblog abonnieren
development